Darbe gecesi Çengelköy’de esnafı organize ederek direnişi başlatan Çengelköy Muhtarı Gazi Can Cumurcu, tek gazi muhtar olması dolayısıyla yabancı basının da ilgi odağı. Cumurcu, 15 Temmuz’dan beri bu ruhu diri tutmak için dolaşıp, o gece yaşananları anlatıyor.
“Yabancı medya benimle röportaj yapmaya geldiğinde ‘haksız yere hapiste yatanlar var’ gibi sorular soruyor. Şu an Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi. Ne haksızlığı? Onlar bizi öldürdüler, sakat bıraktılar. Bu anasız babasız kalan çocukların hakkını kim verecek? Bunu soran yok. Neymiş, işsiz kalmışlar, aşsız kalmışlar. Bu insanlar babasız kaldı, anasız kaldı, eşsiz kaldı. Mağduriyet edebiyatı yapmaya çalışıyorlar. Böyle bir dünya yok. En azından biz cuntacıları yargılıyoruz. Onlar yargısız infaz yaptılar bize. Benim yeğenim şehit oldu, üç tane bebesi var. Bütün gün yemeğimi taşıyan kardeşim Burak Cantürk şehit oldu. Hangisini sayayım ben size, bunlar benim ailem. Bize böyle yaklaşmasınlar.
Yabancı basın zannediyor ki Recep Tayyip Erdoğan için çıktık dışarı. Müslüman Türk’ün mukaddesatının bayrağı, dini, vatanı olduğunu anlayamıyorlar. ‘Tiyatro muydu’ diye soran oluyor. İnsan en çok sevdiklerini kaybetmek ister mi? Cumhurbaşkanımızın en sevdiği insanlar öldü bu girişimde. Bu nasıl bir tiyatrodur? Bunu Kemal Kılıçdaroğlu da anlayamıyor. Çünkü bunlarda vatan, bayrak diye bir olgu yok. O gece bir kurtuluş savaşı yaşandı. Çoğu yabancı devlet, Türkiye Cumhuriyeti’nin yok olmasını istedi o gece. Ama Allah’ın izniyle Türk milleti buna izin vermedi. Biz kolay kolay vatanımıza düşman ayak bastırmayız. Bizi bir Suriye, Irak yapamazlar. O geceyi de Allah’ın izniyle hiç kimseye unutturmayacağız. 1 yıldır da bunun için şehir şehir, okul okul gezip, o geceyi anlattık.”
Müebbet değil, idam istiyoruz
İbrahim’in en ön safta mücadele edeceğini biliyordu kardeşi İsa Yılmaz. Nitekim Saraçhane’de şehit olmak düştü bahtına. Bir çocuk babası, imam şehit İbrahim Yılmaz’ın kardeşi o geceyi ve sonrasını şu ifadelerle anlatıyor:
“Biz sadece kardeş değil, aynı zamanda dava arkadaşıyız İbrahim’le. Ne yapacağını bildiğim için hemen aradım onu. Beni bir süre beklemiş, ben gitmeyince abdestini alıp, şehit olacağını anlamış gibi herkesle vedalaşıp arkadaşlarıyla Saraçhane’ye gitmiş. Ben de oraya giderken, telefonda hocam aradı, İbrahim’e bir şey olmuş, haberin var mı, dedi. Belki de şehit olduğunu duymuştu, bana söyleyemedi. Hastaneye gittiğimde babam kardeşimin başında kendinden geçmişti.
15 Temmuz, bu vatanın gördüğü ve görebileceği en ahlaksız darbe girişimiydi. Darbe bile değil, işgal girişimiydi, bunun sonrası vardı çünkü. Ülkemizi Suriye’ye çevireceklerdi, yüz binlerce insanı öldüreceklerdi belki de. Bundan sonra böyle bir ihanete şahitlik eder mi bu topraklar, bunu da bilmiyorum. O gece vatan, millet ve bayrak kurtuldu ama her şeyden önce ümmet kurtuldu, İslam kurtuldu.
Aradan bir yıl geçmesine rağmen, her şey ayan beyan ortadayken bu hainlerin hak ettikleri cezayı görememiş olmaları bir şehit yakını olarak kanıma dokunuyor. Bu ceza kana kandır, cana candır. Cumhurbaşkanımızı bu konuda suçlayamam, eminim ki o elinden geleni yapıyor. Ama devlet aygıtının yavaş işlemesi kanıma dokunuyor. Müebbet falan değil, idam edilmelerini istiyoruz. Olayın bir başka boyutu da, bir partinin başkanı çıkıyor, bu ‘kontrollü darbe’dir diyor. Bu bizi çok incitti, çok rencide etti. Bu, ‘senin kardeşin pisi pisine gitti’ demek. Biz kendi şehidimiz için bunun hesabını ahirette soracağız. Bütün millet de soracak.”
Yeri geldiğinde tarih yazar, sonra unuturuz
Kendisi de o gece dışarıya çıkıp gazi olan Oğuz Ayanoğlu, abisi Onur Ensar Ayanoğlu’yla birlikte 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne gidenlerden. Babası yaralanan bir kızın feryadı üzerine, yerde yatan yaralıyı kurtarmak için üzerine kapaklandığında 2 kurşunla şehit oluyor 27 yaşındaki Onur Ensar.
“Biz o gece reisimiz sokağa çık demeden önce sokağa çıkanlardanız. O zaman boş çıkmıştık, şimdi olsa böyle çıkmayız. Abim nişanlıydı şehit düştüğünde, eylül-ekim gibi evlenecekti. İnsan yokluğunu her zaman arıyor. Benden bir yaş büyüktü ama biz beraber büyüdük, her şeyi birlikte yapardık. Aynı okullarda yetiştik, aynı yerlerde gezdik. Ama Elhamdülillah benim kardeşim şehit oldu. En büyük tesellimiz bu. Hiçbir zaman keşke olmasaydı demedim. Bu şeref bize ömrümüz boyunca yeter. Benim kardeşim inanılmaz derecede iyi niyetli bir insandı. Aşırı derecede yardımseverdi. Daha çok ben ona abilik ederdim, çünkü çok başına buyruktu. ‘İyi niyetini kullanırlar, bu kadar saf olma’ derdim ona. O gece de yerdeki yaralıyı almaya giderken vuruluyor. Herkes yaşadığı gibi ölür derler ya, benim kardeşime de yaşadığı gibi şehit olmak nasip oldu. Bu yüzden mutluyuz, gururluyuz. Bu gururu ömrümüzün sonuna kadar taşımak için elimizden geleni yapacağız. Zaten 15 Temmuz’u unutturmamak için sürekli programlar yapıyoruz. Biz Türk milleti biraz unutkanız. Yeri geldiğinde bütün imkansızlıklara rağmen 15 Temmuz gibi tarih yazarız, ama o yazdığımız tarihi çok çabuk unutabiliriz de. 15 Temmuz da yavaş yavaş unutuluyor gibi.
CHP’nin FETÖ’cülerle işbirliği halinde olması biz şehit yakınlarını ve gazileri en çok rahatsız eden şey. Önce darbenin karşısında olduğunu söyleyip, Yenikapı’da ortak mitingde buluşup, sonra da çıkıp ‘kontrollü darbe’ demesi insanın ister istemez zoruna gidiyor. Şimdi bir de Adalet Yürüyüşü çıktı başımıza. Eminim ki amaç meydanları karıştırmak. Ama insanlarımız uyandı artık, bir daha böyle bir şeye yeltenebileceklerini düşünmüyorum.”